İNSANOĞLU NEDEN SINIRLARINI ZORLAMAZ?

Bir gün civcivler dışarıda oynarken bir kartal yumurtası buldular ve onu gizlice kendi kümeslerine getirdiler. Yumurta oldukça büyüktü ve bunun çok büyük bir tavuğa ait olduğunu düşündüler. Daha sonra anne tavuk kümese geldi, ona da bunun büyük bir tavuk yumurtası olduğunu söylediler. Böylece anne tavuk bu yumurtayı bağrına bastı ve üstünde kuluçkaya yattı. Bir gün yumurta çatladı ve içinden siyah tüylü çok farklı bir şey çıktı. Tüm tavuklar onun farklı görünen bir civciv olduğunu düşündüler. Bu farklı civciv, büyümeye başladıkça daha da farklı görünmeye başlıyor, tüyleri uzuyor, güzel siyah bir renge bürünüyordu. Ancak annesi sandığı tavuk dahil olmak üzere, çevresindeki herkes onun bir tavuk olduğu konusunda o kadar emindi ki, kendisi de bu farklılığı hiç sorgulamıyordu. Anne tavuk, onu bir tavuk gibi büyütmeye çalışıyor, onu tehlikelerden korumak için çeşitli korunma yöntemlerini öğretiyordu.

Bir gün kümeslerinde otururken, havadan hızla heybetli bir kuş geçti. Kendini tavuk sanan kartal annesine dönüp sordu:

– Anne bu ne?
– O bir kartal yavrum. Kuşların en heybetlisidir.
– Ben de onun gibi uçabilir miyim dersin anne?
– Hayır yavrum, sen bir tavuksun. Senden önce pek çok kişi denedi ama başaramadı. Bu yüzden sonunda hayal kırıklığı yaşayacağın bir hayalin peşinden gitme, kendini üzme.

Kendini tavuk sanan kartal, annesinin söylediklerini çok fazla sorgulamadan kabul etti. Hala içinden gelen ses, aslında onun da uçabileceğini söylüyordu ama o bunu hiç denemedi. Bir kartal olarak doğdu ama bir tavuk olarak yaşadı ve bir tavuk olarak öldü.

***

Evet, yazının başlığında yer alan sorumuzun cevabı bu küçük öykücükle kendiliğinden ortaya çıkıyor.

“İnsanlar Neden Sınırlarını Zorlamaz?”
Çünkü bunu hiç denemezler.

Şimdi sizden bir şey hayal etmenizi istiyorum.

Şu an yaşadığınız hayatın bir film prodüksiyonu olduğunu düşünün. Yaşadığınız ev bir stüdyo, etrafındaki dostlar birer oyuncu. Hatta aşık olduğunuz insan bile bir figüran.

Böyle bir durumda ne yapardınız?

Evet ilk yapacağınız şey bu sahnenin içinden çıkmaya çalışmak ve gerçek hayatınızı aramak olurdu. Bu dediğim olayı Jim Carry’in başrolünde oynadığı 1998 yapımı The Truman Show filminde görüyoruz.

Truman isimli başkarakterimiz harika bir yerde yaşamakta, güzel bir hayatı sürdürmektedir. Truman dışındaki herkes yaşananların bir oyun olduğunu bilir. Ve Trumanın hayatı 24 saat canlı yayından yayınlanmaktadır.

Filmin bir yerinde yönetmen yapımcıya şöyle bir soru sorar: “Neden Truman bu hayatı reddetmiyor ve gerçek hayatını araştırmıyor.”

Cevap vurucudur.

Yapımcı şöyle der: “Çünkü insanlar kendilerine sunulan hayatı koşulsuz olarak kabul etmeye meyillidir. Truman da bu hayatı koşulsuz kabul etti.”

Evet, insanoğlu sınırlarını zorlamayı denemediği müddetçe asla gücünün ve sınırlarının nereye varabileceğini öğrenemez.

Tek yapmamız gereken sadece denemektir. Ve mümkünse vazgeçmemek…

Yıllar sonra neden hayallerinizi gerçekleştirmediğiniz sorulduğunda “en azından denedim” dersiniz. Yoksa “denesem acaba olur muydu” lafları içinizi kemirip durur.

Şimdi filme dönelim.

Sizce Truman içinde bulunduğu sanal dünyadan kurtulmayı başaracak mı?
Bu sorunun cevabı filmin sonunda. İzleyeceklere şimdiden iyi seyirler.

Share This

Copy Link to Clipboard

Copy